bir günde çekilen bir filmdi sanırım.

hjarteblod dün "özgün komikli türk sineması, süper film, çok güzel film, izleyin ulan destekleyin" falan diyordu. izlemedik biz. kızdı, bozuldu. 3 dakika izleyerek yorum yapılmaz tabii ama başı beni sarmadı açıkçası, "dur ya izliyim bunu" dedirtmedi.

gerçekten bok gibi bir film. tam bir zaman kaybı.

Cok canin sikildiysa baska bisey bulamadiysan izle ama soyliyim cok da bisey biramicak. Bos bir film bence, zamaninda meraktan izledim.

bir günde çekildiğini düşünerek izlersen güzel film.

yav tabii ki öyle sanat kaygısı olan bi film falan değil. taşşağına çekilmiş, uzun metrajlı bi kısa film gibi düşün. arkadaşların dediği gibi bir günde çekilmiş, bana göre de gayet keyifli, her izlediğimde kahkahalar attıran bi film.
aklınızdaki "film" modeliyle uyuşmuyor muhtemelen, komik video izler gibi izleyin işte çerezlik. "pursuit of happyness mi mbv31 mi arkdşlr :S" gibi bir karşılaştırmanın içinde olamaz yani, manyaklaşmayın.

Film mi?based on a true story la bu neyini film yapmışlar ki. İzleme kendin dene sdgfshfhd

maalesef izledim. 31 çekeydim daha iyidi.

cok guzel bi film ben bayiliyorum.

karşıyaka, altay

adana demir, mersin idmanyurdu, ankaragücü, samsun ilk aklıma gelenler. yani tabii ki hiçbiri istanbul takımlarıyla yarışamaz sayı anlamında ama kemik ve büyük bir taraftar kitlesinden, grubundan söz edecek olursak saydığım takımlar iyidir.

eses

arayüz ve oyuna giriş olarak eski dotaya benzemiyor, ancak çok daha kolay bir kullanımı var. ilk oyuna girince sizden eğitim bölümünü oynamanızı isteyecek, ondan sonra da bi 10 maç botlara karşı oynuyorsunuz, onları yapın ki ısının oyuna. sonra otomatik maç araması var onu kullanabilirsiniz.

botlarla alıştırma yaparken gayet güzel vakit geçirebilirsiniz. ama gerçek insanlarla oynamaya başladığınızda RUS gerçeğiyle karşılaşacaksınız.

o yüzden "güzel bir cumartesi" istiyorsanız benim tavsiyem gerçek insanlarla dota oynamamanız yönünde olur, eğer arkadaş grubunuz yoksa ve onlarla giremeyecekseniz.

dota oynamak için daha mutsuz günler de var.

ekmek bulamıyorsanız pasta yiyiniz.

nerede yaşıyorsun?

kahvaltı marketlerine gidip bir şeyler al. acıbadem'de köylüce, kadıköy'de çarşı.

mantarlı tavuk sote yap.

yumurtalı pattes yap bence, küp küp sucuk da koy ama.
ben öyle yapacağım şindi.

iki tane yumurta haşla ye acıkmazsın valla. yanında da peynir filan. sonra fındık ezmesi, sarelle duo filan, krema kaymak bi şeyler?

peynirli börek yap.

haslanmis yumurta + peynir + zeytin ezmesi. cok zahmetsiz, cok sahane.

sarımsaklı eppek yap ye. malzemeler sarımsak eppek ve kaşar. yerken mayonez acı sos falan dök. mmmm.

Sakin ol.

Önce çayı demle ve ekmek al.

3-5 kaşık mısırununu bir TASA koy, üzerine azar azar sıcak su döküp çırp. Tüm un karışmış olsun, topak falan kalmasın. Boza kıvamında olsun. Akıcı ama sulu da değil.

Sonra tavaya çeyrek margarin ebatında tereyağını at erisin. Margarin de olur da tavsiye etmiyoruz uzmanlar olarak.

Yağ eriyip cızırdamaya başlayınca, karışımı biraz daha karıştır ki un çökmüşse karışsın.

Sonra bu unlu karışımı tavadaki yağa dök. Sıçramaz korkma. Biraz tuz at.

Sonra, tercih paşa gönlüne kalmış; varsa 1-2 y.kaşığı kaymak / 1-2 y.kaşığı yoğurt / telli peynir/ tulum peyniri / kaşar (bunlardan birini) tavaya kat, karıştır. Peynir kullanırsan peynirin tuzluluğuna göre üst maddedeki tuz miktarını ayarla.

Az biraz karıştır, kısık ateşte pişmeye bırak. Göz göz olacak, dibi de biraz tutacak.

Piştiğine ikna olduğunda ocaktan al, çayını doldur, ekmeğini bandır afiyetle ye. Bir de h.içi bir hastaneye uğrayıp açlık tokluk şekerine baktır. Açken çok sinirli olmak çok da iyi bir şey değil.

sevgi

sağlık. çok sağlıklı olmak, hiç hastaneye gitmemiş olmak.

Vakit

fazlası zarar olmayan hiçbir şey yoktur. diyalektik bir denge gerekli her şeyde. vücut duyguların dahi fazlasına alışamaz. rahatsız hisseder kendini. acı olmadan sevginin tadı rahatsızlık olmadan huzurun tadı çıkmaz. mutlak bunların zıttını da yaşamalı tatmalı insanı. zıttını tatmadığın bir şey boğmaya başlar. sürekli ışık karanlığı, sürekli karanlık ışığı özletir. diyalektik denge her yerde :)

barbara, manken olan.

Herşeyin fazlası zarar. Gülmenin kahkahanın bile. Nefessiz kalır boğulursunuz. Çok huzur? Atıl yapar. Çok sevgi? Hem özgürlüğünüzü engeller hem kırılganlaştırır. Hem de..şair güzel demiş www.youtube.com

kayipadam +1

yaşamımızı güzel kılan bazı şeylerin fazla veya az olması değil dengeli olması. çok net hatırlıyorum, çocukken çok kısa bir süre de olsa inanılmaz mutlu, el üstünde tutulduğum ilginç birkaç gün geçirmiştim ve ilerleyen yıllarda o an, nasıl desem, zaman zaman gözümün önüne gelip aniden moralimi bozar olmuştu.

mühim olan denge. onun bile fazlası zarar. hayatı çekilir kılan bu. zemini yok, beton yok. her şey değişiyor, her şey oynuyor. oynamasa sıkılırsın, bunalırsın çok.

yetenek
beceri
tecrube
akil
bilgelik

kayipadam +1

hayatın bile fazlası zarar.
geriye kalan hangi şey fazlayı zararsız kılabilir...

kayipadam +1
o değil de bu duyuruyu okuyunca aklıma troy filminden bir replik geldi.
''tanrılar ölümlü olduğumuz için bizi kıskanıyorlar. ölümlü olduğumuz için her şey daha güzel'' gibisinden bir şeydi.

bence de sevginin, aklın, huzurun vs. fazlası zarar.

"fazla" olarak nitelendirme görecelilik arz ettiğinden birey nazarında "kaldırılamayan" her ne ise o zarardır diyorum. Diğer bir ifadeyle de "kaldırılamama", her bireyin "şey"i anlamlandırmasına göre farklılık gösterir. hiç kimse, birisinin "şey"inin fazla ya da az olduğunu tespit edemez, kişiye özgüdür. "şey"e ilişkin genel-geçer değerler ise ancak o değerleri bilinçli olarak kabul eden topluluğa özgülenebilir.

Sağlık.

Akıl, yetenek, tevazu, kendini bilmek.

azı karar, çoğu zarar

kayipadam+1

ressam ve heykeltıraş olmak isterdim, resim kursum var, ama heykele henüz başlamadım.bir hayalim daha var ama onun asla gerçekleşmeyeceğini biliyorum.

genel müdür yardımcısı falan olsam iyi olur aslında. yabancı dil, master falan kastırmaya uğraşıyorum.

çok uçuk bi hayalim var ama burda söylesem millet kıçıyla güler o yüzden şimdilik kalsın gerçekleşirse editlerim :D

evet çabalıyorum valla.

Mutlu olmak, mutlu olmek.

Mesleki hayallerim var. Cabaliyorum. Pek olacak gibi değil.

çok iyi bir yazar olup kafamın içindekileri güzel bir şekilde, kurgulayarak, insanları etkileyecek biçimde aktarabilmeyi isterdim.

bir şey yapıyor muyum? eh. sürekli mektuplar yazdığım birisi var, ayda 40-50 sayfa falan yazıyorum ona. kurgu yok ama.

çok iyi bir spor adamı olmak isterdim. iyi bir teknik direktör, sporun güzel yönlerine dikkat çekebilen ve "futbol çok rererö" diyenlere "al amk bu da rererö" diye gösterilebilecek kalibrede şahane bir yorumcu/yazar olmak isterdim.

bir şey yapıyor muyum? yapıyorum ama daha ileri taşımak için çabam yok. olmaz da sanırım.

düsseldorf'a yerleşmeyi hayalden saymıyorum, o noktada benim yapabileceğim pek bir şey olmasa gerek. ne okuduğum bölümle alakası var ne başka bi' şeyle.

sirt cantasiyla dunya turu ama oyle para pul ve zaman derdi olmadan. tibette bir ay tapinakta yer silerek, afrikada atesin etrafinda dans ederek, texasta rodeo yaparak falan.

seyşeller'de aynı survivor dakiler gibi bir ada,deniz vb. kıyısında yaşamak hayal ederdim

şu an: Kör Baykuş / Sadık Hidayet,
bundan önce: Dava / Franz Kafka.

Mark Juergensmeyer / Yeni Soğuk Savaş: Dini Milliyetçilikler Seküler Devleti Tehdit Ediyor

aile çay bahçesi - yekta kopan
şu an: benim sinemalarım - fürûzan

Sırça fanusu bitirdim en son.

charles dickens - iki şehrin hikayesi

en son: Bir Paris Semtinin Tüketilme Denemesi - Georges Perec
şu anda: Bin Dokuz Yüz Seksen Dört - George Orwell

Su an:Jojo Moyes-Senden Once Ben
Onceki:Yekta Kopan-Aile Cay Bahcesi

Amin Maalouf - Doğudan Uzakta

Son: iki kiz kardes-edith warton
Simdi: ciplak ve yalniz-hamdi koc

şu anda okuyorum: Tunç Gölgeler/Lindsay Davis

bitirdim: Muz Sesleri/Ece Temelkuran

Son: Kürklü Venüs / Leopold von Sacher-Masoch
Şimdi: Sodom'un 120 Günü / Marquis de Sade
Önümüzdeki 3 yıl: Sodom'un 120 Günü / Marquis de Sade

bitmiyor pislik

Osho-Özgürlük

sermet sami uysal - baki kalan bu kubbede (okudum)
sermet sami uysal - eşlerine göre ediplerimiz (okuyorum)

Şevket Süreyya Aydemir - İkinci Adam

Su anda: georges perec-un homme qui dort (uyuyan adam)
Oncesinde: tezer ozlu-cocuklugumun soguk geceleri

2 tane okuyorum şu an
biri
Hızlandıkça Azalıyorum - Kjersti Skomsvold
Daha - Hakan Günday

William Shakespeare - Macbeth

1984 - george orwell

Kara üçleme: Leo Malet
Tamirci: Bernard Malamud

hüsamettin arslan - epistemik cemaat: bir bilim sosyolojisi denemesi.

Zaman Çarkı: Dünyanın Gözü/ Robert Jordan

mezbaha no:5 - kurt vonnegut

heidi

kısa 20. yy tarihi - eric hobsbawm

yorgun anılar zamanı

son okuduğum da ağır roman.

şu an: daha - hakan günday

önce: gezente.com

şu an : Stanislaw Lem - Dönüşüm Hastanesi
önceki : Dean Koontz Gölge Sokağı No: 77

son: spinoza problemi/irvin yalom.

şu an: iyi hissetmek/david burns ve mimar olmak/nafi çil.

son: amin maalouf-doğunun limanları
şu an: balzac-30 unda kadın

2400 sayfalik teknik bir kitap okuyorum, canim cikiyor,

Beyoğlu'nun en güzel abisi.

Şu an:Fahrenheit 451 - Ray Bradbury

Son okuduğum: Körlük- Jose Saramago

en son okuduğum kitap: çit- doris pilkington
şuan: uçurtma avcısı-khaled hosseini

Andrey Platonov - Can

evrenin Zerafeti - Brian Greene

Leylim Leylim dun bitti, su an da Homo Faber'i okuyorum

şu an: yeraltından notlar - dostoyevski
en son: hayvan çiftliği - g. orwell

Son okuduğum: Sarte - Bulantı.
Şu an: Ken Kesey - Guguk Kuşu

3 tane okuyorum şu an:
karanlık bir dünyada bilimin mum ışığı - carl sagan
silmarillion - tolkien
50 great short stories

en son bitirdiğim de: düşüş - camus

şu an Profesör - John Katzenbach
önce psiko analist-John Katzenbach

şu an üç koldan hatta dört koldan gidiyorum.
l.f. celine - gecenin sonuna yolculuk
trevanian - şibumi
bilge karasu- uzun sürmüş bir günün akşamı
umut sarıkaya - benim de söyleyeceklerim var

son okuduğum kitap; yaşar kemal - ince memed

Meslek ve medeni durum nedir?

Orman Mühendisliği mezunuyum kendi işimi 7 yıldır yapıyorum.
Bekar

eski sevgilimin babası da orman mühendisiydi, polonya'da iş bulamadığı için almanya'da çalışıyordu. moralini mi bozar yoksa "aa iyi bari almanya'ya bakayım" mı dersin bilemem.

Aklıma gelenler şunlar;
- Yabancı biriyle evlenebilirsin
- Yüksek lisans ile başlayıp, gittiğin ülkede kalabilirsin
- Orman mühendisi arayan firmalardan iş bulup o ülkeyede çalışma iznine sahip olabilirsin

Ülkelere gelince, iskandinavya, orta avrupa (avusturya gibi, ancak pahalıdır) ve İngiltere & İrlanda düşünebilirsin.

Kanada'da da iş bulursun gibi geliyor bana. Bilmiyorum belki çok düz mantığım ama hani orada da koca koca ormanlar var :S

Dil sertifikasi olmadan olmaz bence. Ayrica meslegin yurtdisinda gecerli mi, ulkeler talep ediyor mu?

danimarka

www.youtube.com

www.youtube.com

başyapıt

Kings Of Convenience - Boat Behind
www.youtube.com

The Beatles - Eleanor Rigby
youtu.be

The Beatles - She's Leaving Home
youtu.be

Şu bir mini konser (Yo-Yo Ma, Edgar Meyer, Chris Thile, Stuart Duncan):
youtu.be

Şu da Nigel Kennedy'nin Royal Albert Hall'daki konseri:
www.youtube.com

yavaş bir şarkı değil, o yüzden istediğin tarzda değil galiba ama olsun, keman var ve çok güzel,

www.youtube.com

Ölüm dediğin şey yaşamın bir parçası. Neden sonuç ilişkisi.Yaşadığımız için ölüyoruz.

hayata bir gaye bulmak lazım. yoksa bu boş sorularla çok cedelleşirsiniz.

ünlü bir yunan düşünür (adını unuttum) doğduğumuz günden itibaren ölmeye başlıyoruz der.

ölümden sonra yok olmuyorsak yani ahiret varsa , yaşamak için ölüyoruz.
yoksa ölmek için yaşıyoruz.

bir ömür var ve biz bunu değerlendirmek için gelmişiz sanırım, ölüm bu ömrün bitişini gösteriyor sadece. biz yaşamak için yaşıyoruz, yaşam süresi de sınırlı.

bana kalırsa bu bir döngü, yani isterseniz reenkarnasyon diyin, isterseniz ahiret, ölüm hep var, tıpkı doğum gibi. belkide bahsedilen cennet bir sonraki hayatımızda çok iyi koşullarda yaşayacağımızı ima eden bir kavramdır. neyse uzun lafın kısası hem ölmek için yaşıyoruz hemde yaşadığımız için ölüyoruz, sonra tekrar yaşıyor, tekrar ölüyoruz. ta ki evren iyice yaşlanıp içerisinde bir tek madde kalmayana kadar. ki zaten o zamana kadar evrimde son noktaya gelip saf bilinç formunda bu etten giysilere bağlı kalmadan varolmayı öğrenmiş olacağız. sonra kendi evrenlerimizi yaratıp, o evrenlerin tanrıları olacağız.

Doğduğumuz için ölüyor/yaşıyoruz.

(bkz: cum hoc ergo propter hoc)
(bkz: post hoc ergo propter hoc)

Yaşadığımız için ölüyoruz. Yaşam olmasaydı ölüm de olmazdı. Ama ölüm olmasaydı yaşam yine olabilirdi.

aguilas negras güzel demiş. yaşamasaydık, ölmezdik. o yüzden bence ölmemizin sebebi, yaşıyor olmamız. kesinlikle ölmek için yaşamıyoruz. ya yaşıyoruz, ya ölüyoruz ya da yaşarken ölüyoruz ama ölmek için yaşamıyoruz.

ben "ölüm" ve "yaşam" diye ayırmayı da doğru bulmuyorum. benim için ikisi birlikte. yaşarken de ölüp doğarsın.

aslında hepimiz ölüyüz, kendimizi yaşatmaya çalışıyoruz.

Hala bir kilo demiri bir kilo pamuktan daha ağır zannettiğim için büyümeden öleceğim sanırım. (salağım demek ki yaşıyorum nihah)

ölmüyoruz; çünkü aslında yasamiyoruz da... hicbirimiz bir bitkinin mekaniginden daha ust seviyede degiliz. bitkilere arti olarak -daha farkli yollardan evrildigimiz icin- daha zekiyiz (yine de insan kadar) karakterimiz ve ruhumuz var saniyoruz sadece.

yokken nasil varolduysak; varken de ayni sekilde yok olacagiz. olmamamiza uzulemeyecegiz bile. onemli olabiliriz (bazi kisiler ya da kendimiz icin) ama asla degerli degiliz.

Olum/yaşamın sure ile alakası ne, doğmaktan kasıt, anne karnından çıkmak değildir. Her an yaşıyor, her an oluyoruz.

2

Aynen devam edecek. Bizi kimin yönettiği belli oldu. En ufak zıtlaşmada halkın sandıkla gönderemediği hükümeti sarstılar. bizler kuklaymışız meğer.

"ne istediniz de vermedik" sözünün hakkını vermişler.

Usta geziyi az hasarla atlattı.
Bu sefer daha tehlikeli geldiler. Resmen savcılarla hakimlerle saldırıyorlar ama usta dik durmaya devam ediyor. bu millet deErdoğan'dan vazgeçmediği sürece her şey daha iyi olacak. Bu da atlatılacak. Esas darbe 30 Mart gecesi olacak bu arada...

@neferkitty
Yüzde 50 nin altına düşmeyecek. Var mısın iddiaya :)

ya hani herkesin bilinci farklı bir yaşta açılır ya, o yaşa kadar boş yaşar. kiminin 12dir kiminin 20dir ama genel olarak 12-22 yaş arasında olur hani. benim bilincim açıldığından beri bu adamlar iktidarda, ülke bu durumda. yaşadığım ilçe il ülke hepsinde bunlar vardı. o yüzden yıkılması zor bir güç olarak görüyordum. üstüne bir de samanyolu mezunu olmamı ekle. 40-50 yaşıma da gelsem böyle devam edecek sanıyordum çünkü yıkabilecek bir güç göremedim.

gezide (ankaralıyım bu arada. ankarada yapılanları da göz önüne alırsanız iyi olur.) milyon kişi çıktık yine ağzımıza sıçtılar bir şekilde. her yeri aldı amk adamlar.

ama şu anda birisi bir şekilde yıkabiliyor bunları, çok hafif bir umut kıvılcımı doğmadı değil içimde. "neden olmasın" diyorum. ama fuzzy kesinlikle haklı. her ne kadar düşünmek istemesem de.

@zazazaraeta
Milyon kişi mi:)
Yahu tüm Türkiye'de 1000 küsur eyleme 3.6 milyon kişi katıldı:)
Ki 3.6 milyon farklı kişi değil, kimisi 10 eyleme falan katıldı... En iyi ihtimalle toplamda 1 milyon farklı kişi katıldı yahu:)

nasıl başa getirdilerse öyle yerinden alıyorlar. yine başkasını getirecekler ve istdiklerini yaptıracaklar. geçiş döneminde 2001'deki gibi olmasa da bir kriz yaşanacak maalesef. inşaat sektörü batacak, gıda sektörü coşacak.

seçimler bu zamana kadar hakkaniyetli yapılmadı ve bundan sonra da yapılmayacak. millet hüloğ demiş dememiş artık önemli değil. kaset teybe konuldu ve 'play' tuşuna basıldı.

- Başbakanın oğlunun, bir çok önemli akp ile ilişkili kişinin ve 4 bakanın daha yer aldığı bir gözaltı dalgasıyla operasyonlar genişliyor, davalar inşaat sektörü ve Suriye iç savaşına yapılan müdahaleler üzerine yoğunlaşıyor. Başbakan bir süre daha yine hayali düşmanlar, dış mihraklar, ismini vermeden cemaate yüklenmeler içeren sert konuşmalar yapsa da milyonlarca kişinin katıldığı tepki eylemleri sonucu görevinden alınıp yüce divanı boyluyor...

- Emniyetteki tasfiyeler artarak devam ediyor, hükümet bugün basına sızan 2. dalga ve sonrası olası operasyonları engellemeyi başarıyor. Devletteki çeşitli yerlerdeki cemaatle bağlantılı kişiler yerlerinden alınıyor. Cemaate terör örgütü muamelesi yapılarak büyük bir operasyon düzenleniyor. Hükümet yapılan büyük bir komplo girişiminden kurtulan bi kahraman edasıyla önümüzdeki seçimlerden %50 oy alıp daha güçlü ve daha otoriter olarak çıkıyor...

Aklıma ilk gelen 2 senaryo, bunlar gibi çok fazla türetilebilir. Gerçekte neler olacak çok merak ediyorum.

ben başta sevinmiştim ama şu an ürküyorum açıkçası. akp'den o kadar nefret ettik, kök saldılar dedik, akıl almaz faşist uygulamaları yüzünden sinirden ağladık...

ne oldu? herifler 1 haftada resmen anasını ağlattı ortalığın. şimdi bize bunu yapan akp'ye bunu yapan adamlar, bize ne yapmaz? cümleyi dikkatli okuyun lütfen, başta ben de anlamadım yazdığımı. dikkatli okuyunca anlaşılıyo ama.

biraz "fenerbahçe pendik'e elendi ama chelsea'yi yendi, demek ki pendik chelsea'den iyi" kafası oldu ama haksız mıyım ha? siz söyleyin haksız mıyım?

@ne nicki be, boynerde ayakkabılarda indirim varmış kardeş :)

valla bence daha kötüye gidemez

@ne nicki be,

samimi olmak gerekirse orada milyonu çok anlamında kullandım. 1000000 anlamında kullansam bir milyon derdim. ama sırf ankarada olanları görünce 1 milyonun çok komik bir sayı olarak kaldığını rahatlıkla söyleyebilirim. birader 2 dakika boyunca yeşil yanan 4x2 şeritli yolu neredeyse 1 kilometre kadar işgal ettik. bu kadar büyük bir bulvara taşabiliyorsak ara caddeleri daha başka ana sokakları düşün ne durumdaydı. samanyolu tv izleye izleye gözünüz kör olmuş len. babam da öyle diyordu kızılay otobüsüne bindirdim bir daha gezi diyemedi yanımda.

Samanyolu deme bana, kavga çıkar:)
Ya şunu kabul edin gezi olaylarına katılım çok azdı....
Ha önemli olan nicelik deyin, biz seçilmiş insanlarız, mükemmeliz deyin; bize koyun deyin makarnacı deyin g kili deyin ama biz kalabalıktık demeyin. Çünkü o tartışılmaz bir gerçek. Kalabalık değildiniz.

tamam birader sen bizden çok gördün oraları. televizyondan mı izledin otobüsle yanımızdan mı geçtin 2-3 gün gidip "ayh çok bozdu" mu dedin bilmiyorum ama aylarca orada durduk biz ve bizden çok biliyorsun evet.

ulan 80 milyon olduk diyorlar, 80 milyonluk ülkede 2-3 milyon kişi çok mu ? sizin kıçınızla gülmeniz lazım "%2 zor oldunuz devrim hükümet diye geziyorsunuz asdfsdaf" diye. adam hala yok o kadar değildiniz diyor. birader aylarca arkadaşlarımla hiç karşılaşamadım diyorum sana. karanfil sokak gir google maps'e bak, yandex panoramaya gir bak nasıl bir sokakmış. hah o sokakta aylarca karşılaşamadım amk arkadaşlarımla. anca telefonla konuşursak görebiliyorduk birbirimizi.

he aq, ben vardım gibson vardı benim 2 arkadaşım vardı. 4 kişi gittik.

Hachiko
www.imdb.com

babam ve oğlum beni mahvetmişti.

canım kardeşim var bir de eski ama. mükemmeldir.

hala izlemediysen, hayat güzeldir.


müziğini ne zaman hatırlasam ağlamaklı oluyorum hala, öküz oturuyo böyle içime.

miracle in cell no:7
izle son 20 dakika ağlarsın...

(bkz: Fruitvale Station)
(bkz: mommo kız kardeşim)

defaatle söyledim, soruldukça da söylemeye devam edeceğim: hotaru no haka.
(bkz: dağılabilirsiniz)

this is england

hayat bir görev değildir. keyif almak da bir faydadır.

gerçek olayları anlatan kitaplar oku sende. tarih kitapları vs gibi.

yani sana bişey kazandıracak tek kitap türü kişisel gelişim kitapları değil ki. felsefe, sosyoloji, psikoloji, tarih temalı okumalar yapabilirsin mesela, ya da şiir okumak. bence çok da "fayda"sını görürsün.

Felsefe kitaplarım vardı onları getiremedim.
Sosyoloji ve psikoloji temalı ne önerirsiniz? Tarih de sevmiyorum

hiç bir şey olmasa prangatist yerine pragmatist yazmayı öğrenirsin, öyle düşün.

popülist olacak ama kürk mantolu madonna'yı da çok beğenmiştim. kendime birşeyler kattığını da düşünüyorum. bunun gibi romanlar çok vardır aslında. kendimle çelişir gibi oldum biliyorum

Telefondan yazıyorum boşu boşuna moderatorleri yoracaksın zeki insan

mesela hem roman hem de sosyolojik ve psikolojik, ve de dil felsefesi temalı george orwell - 1984 var; yevgeny zamyatin - biz önerebilirim. Yani imla kurallarına anlamsızca takık insanların obsesifliğinin sebepleri hakkında da fikir verir örneğin. Dilin ve kullanılışının ne kadar "önemli" olduğuna ve sosyolojik-psikolojik süreçlerdeki yerine dair. Bence ludwig wittgenstein da ilgi çekici ve çok şey katıyor insana.

ali şeriati - ideallerin yenilgisi de önerebilirim. dinler tarihinin tarihte ve günümüzdeki ve de gündelik hayattaki toplumsal yansımaları üzerine.
Noam chomsky - medya gerçeği.
Jean baudrillard - tam ekran.

Ben de aynı kafadayım. Sırf bu nedenle psikolojiye ilgim olduğu için Akademik kaynaklara yöneldi, onları okuyorum.

sanat eserinin kişiye bir katkı sağlamadığını zannetmek de ilginç bir hastalık. Bence oku bütün bu dogmatik düşüncelerini bir kenara bırakıp. Zamanla anlarsın ne kadar saçma bir düşünce içinde olduğunu.

iyi de kitaptan alacağın şey direkt bilgi olmak zorunda değil ki. çok yanlış düşünüyorsun.
kazandığın bakış açısı, sosyal zeka, genel kültür, kelime haznesi vs vs onalar fayda değil mi?

Roman dediğin şeyler de filmler gibi.
1) izleyip çok muhteşem zaman geçirip bir yıl sonra bir bok hatırlamayabilirsin (hollywood)

2) izleyip, hayatını gözden geçirebilir, hayata bakış açını değiştirebilir, en kötü ihtimalle hayatında bazı şeyleri sorgulayabilirsin.

romanlar da böyledir. dan brown falan okurken eğlenirsin. sürükleyicidir. ama üç yıl sonra sana ne kattığını bilemezsin.

carlos fuentes, jose saramago gibi adamların kitaplarını okursan hayattaki bir çok şeyi sorgulamaya başlayabilirsin. illa doğrudan bilgi veren bir kitap okumak zorunda değilsin. zaten bu tarz yazarların olmasının sebebi budur. doğrudan bilgi veren yüzlerce kitap var, demokrasi ve devlet teorileri üzerine bir ton kitap var. içleri bilgi dolu ama alıp okuyasımız gelmez. fakat saramago'nun körlük ve görmek kitapları devlet, demokrasi ve özgürlükler üzerine muhteşem kitaplardır ve çok da harika kurguları vardır. dolayısıyla eğer amacın bir şeyler öğrenmekse dan brown falan yanlış tercih.

o romanları okumak kötü demiyorum yanlış anlaşılmasın. ben de o "bestseller" denen popüler kültür romanlarından okurum çok. fakat onlardan beklentilerim farklıdır.

romanlardan hiçbir şey kazanmadığını düşünüyorsan okuduğun şeyleri tekrar gözden geçir bence. aynı şeyleri tekrarlayan sikik kişisel gelişim kitaplarından çok daha fazla şey öğretir romanlar, faydasız falan değildir hiçbirisi. okumanın hiçbir türü faydasız değil.

hayatın gerçekçiliğinden uzaklaşmak için fantastik kitaplar okusan? hayat zaten bayık hiç değilse heyecan gelir değişik hisler tadarsın.

@godsparticle +1

Saramago-Körlük, bazı cümleleri defalarca okudum,çok değişik anlamlar çıkardım,Siz de önermiştiniz zaten,dediklerinizde haklısınız.

önemli olan yolda olmak. bu gerçeği hatırlarsan bi çok şeyden zevk alırsın kitap okumak da dahil.

korktuğun zaman bir koku salgılıyormuşsun, köpekler o kokuyu hissediyormuş ve o kişiyi düşman gibi algılıyorlarmış. belki böyle bir durum olabilir. geçmiş olsun.

Duyuruyu silme, favladım. :)

üstünde bir koku var mıydı başka bir hayvana ait? Ya da farkında olmadan hayvanlardan korktuğunu belli eden bir şey mi yaptın ilk gün?

bir de sevmedikleri birine benzetiyor olabilirler ilk gün. Kıyafetin falan. Düşük ihtimal ama bu.

Ay kiyamam ne fena olmus, gecmis olsun.

Telefonlarda bi program var, boyle kopeklerin rahatsiz oldugu ama senin duyamayacagin bir ses cikariyormus. Adi falan nedir bilemedim simdi, kesin dogru da degildir de ben inandim saf gibi

Soyle bir yol izleyebilirsin, mesela veterinerden kopekler icin abur cubur bir sey al, gelip gecerken verirsin bazen, yavas yavas sana alisirlar.

köpek kaçıran diye birşey var internette, zarar vermiyorsa ve işe yarıyorsa al ondan.

o köpek kaçıran şeylerinden alabilirsin. telefonda çalışmayabilir %100 verimle. sonuçta o telefonların üretiliş amaçları insanların duyması, her telefonda yok o kadar geniş frekans bandına sahip hoparlör.

ha bir de korkunca koku salgılıyormuşsun olayı var, çocukluğumuzdan beri duyduğumuz. bana saçma geliyor o. bildiğim kadarıyla etkin bir şey salgılamıyor vücut korkunca. salgılasa bile salgı sistemimiz o kadar hızlı çalışan bir şey değil, sempatik sinir sistemimizi de köpeklerin hissetmesi imkansız. hayvan gibi osurunca bile zar zor hissediliyor kokusu. tamam köpeklerin burnu daha hassas evet ama bu kadar da değil. :D

ha bu benim bildiklerimi yorumlamam, birisi gelip göt ederse saygı duyarım.

ahahahaha bunu kesinlikle silme bence de, bayılıyorum. normalde anasına küfretsen güler, "nabıyosun kuduz hjarteblod" deyince deliriyo adam, sinirleniyo. jasfhsjfks

Cok cok gecmis olsun. Sakin asilarini aksatma.

Korkup kacma, uzerlerine olmasa da yanlarindan gec gitsin. Eni konu koklayip giderler. Ama tetikte ol, Saldirirlarsa da kacma, karsilik ver tekmelerinle.

Tekrar gecmis olsun ve asilarini aksatma.

çok zamanım olmadığı için okuyamadım hepsini.
anladığım kadarıyla sürekli bulunman gereken bir ortamın çok yakınındaki köpekler saldırmış.

belediyeye şikayet edersen ölümlerine sebep olma ihtimalin çok yüksek.
"bence" yapılması gereken şey aranızdaki bu kötü geçmişi silip, yeni bir sayfa açmak.

git bir kasaptan et, tavuk falan kafana göre bir şey al.
ya da ucuzundan bir kuru mama al.
cesaretini topla, koy önlerine.
1-2 kere bunu yaparsan arkadaş olursunuz.
en kötü ihtimalle seninle muhatap olmazlar, en iyi ihtimalle sen oralardayken peşinde dolaşıp kendilerince seni korurlar.

kısacası saldırgan köpeğin tavrını değiştirmenin en iyi yolu beslemektir.
boş bir kaba da su koyarsan ekstra sevaplar da senin olur.

edit:
yalnız sen 1-2 kere yiyecek verdikten sonra "yine bizim mamacı geliyor, yaşasın!" diye sana doğru gelebilirler gördüklerinde.
vücut dillerini iyi oku yani, öyle geldiklerinde paniğe kapılma.
yine bir şey yiyecekler diye mutlu olup heyecanlanabilirler.

arkadaşların dediği korkunca salgıladığın koku osuruk olabilir, çok takma onu sen :P

erkek köpekler genelde hemcinslerinden hoşlanmayıp, saldırganlaşabiliyolar. eğer erkek başka köpek sevdiysen onlarla karşılaşmadan önce, onun kokusunu almış olabilir. ya da belki kedi falan sevdiysen kedi kokusu da olabilir. yoksa durduk yere saldırganlaşmasının başka açıklamasını bulamadım. hani önceden vurmuşsundur falan, hatırlamıştır da olabilir ama köpek seven olarak nitelendirdiğin için kendini, o ihtimali geçiyorum. belki parfümünde falan köpeğin burnunu irite eden bişey var.

ne olduğu konusunda tam parmağımı üzerine basamasam da, kokuyla alakalı %90 diyorum.

it iti ısırmaz. sen de aynı şekilde davran. birkaç gün toplu gez. bölgeni işaretle. nasıl yapacağını biliyorsundur. başka kasabaya yol alsınlar, açıkça izah et.

@sovyetik:

biber gazı köpekler ve kediler üzerinde öldürücü etkiye sahip olabiliyor.
insan ciğeriyle köpek ciğeri bir değil.
gezi parkı döneminde az kedi köpek ölmedi gazdan.
yani olur da fazla sıkar, çok yakından sıkar vb. ölümüne neden olur.

üzüldüm panpa. tedavi masraflarını karşılamak istiyorum.

@sovyetik:

yok, anladım demek istediğini.
sonuçta insan öleceğini düşünürse öldürebilir de.
ona lafım yok.
"aman yanımda bulunsun, gerekirse kullanırım" diye yanından köpek geçerken öylesine kullanılacak bir şey değil demek istedim.

bu sefer vicdan azabı çeker insan.
bilgilendirme amaçlı yazdım yani.

(bkz: köpek saldırırsa yapılacaklar/@compadrito)

ve tabii (bkz: köpek saldırırsa yapılacaklar)

sana doğru gelen köpeğin gözlerinin içine bakma, farketmemiş gibi yap tedirginse hayvan. ya da tam tersi sevecen sesler falan çıkarınca da yumuşuyorlar, tehlike olmadığını düşünüyorlar. benim tecrübelerim bu yönde oldu hep. bir de ben korkmuyorum, severim her gördüğüm köpeği.

(bkz: istanbul'daki başıboş köpekler/@matchgrip)

baştan sona oku, belki faydalı bulacağın şeyler çeker çıkartırsın.

geçmiş olsun.

Yerden tas aliyormus gibi yapinca kopeklerin kactiklarini duymustum..

@bir varmış bir yokmuş

ya da köpeklere ayağımdan ısırmayın buyrun gelin gözümden ısırın mesajı da verebilirsin. :)

ben rakamlarını pek beğenmiyorum şu gerizekalı sitenin ama yine de yardımcı olabilir diye düşünüyorum,

www.numbeo.com

avrupanin pahali sayilan bir sehrinde yasiyorum. 24 m2 studyo daire icin her sey dahil 450 euro kira veriyorum. gunluk tuketim kalemleri de o kadar tutmuyor acikcasi. gunluk en fazla 12-13 euro harciyorum; ise gidis gelis, kahvalti, oglen yemegi, aksam yemegi, 5-6 bira, sigara dahil. avrupanin butun sehirlerinde ucuzluk marketleri var. gidip de gunluk alisverisini ufak bakkallardan yaparsan bu performansi yakalayamazsin tabii ki. aylik 1000 euro yeter de artar bile yani.

Abartirsan sonu yok. Kira, yeme icme, gezme tozma alisveris kiyafet vs. 2000 € harcadim.

almanya hollanda pek farklı değil ben almanyanın ilmenau şehrinde okuyorum kız arkadaşımla aynı evde kalıyorum 320 euro aylık kirası var aylık ortalama 500 euro harcamam var. ancak şöyle de bi durum var arkadaşım münihte okudu onun aylık gideri 800 euro civarındaydı

Ben şu an Eindhoven'dayım. Kira olarak 280 euro veriyorum. 12m2 odam. Elektriği, suyu, gazı, interneti, temizliği, herşey içinde. Genelde 200-300 arasında zaten kiralar. Tabi lüksüne göre daha da çıkabilir. Haftalık 20-30 euro mutfak masrafım oluyor. Tek başına yapıyorum yemekleri. Ev arkadaşlarınla yaparsan daha da düşer tabi. Yol masrafı olarak burada herkes bisiklet kullanıyor. Otobüs pahalı. Ama gerek de yok her yerde bisiklet yolu var zaten ve bi ucundan bi ucuna maksimum 30 dakikada gidersin bisikletle. Bisikleti de 10 euroya kadar bulabilirsin. Gece hayatı da gayet ucuz. Çoğu yere giriş ücreti yok. Bira 2-2,5 euro arasında mekanlarda. Gezme kısmı da amsterdam trenle 15 euro gidiş geliş haftasonları(tek gün). Almanya da carpooling olayı var. 10-35 euro arası seyahat edebilirsin. Bi de ucuz uçak biletleri oluyor genelde Eindhoven'dan orta avrupa'ya. Genel olarak böyle. Sorun olursa özelden ulaşabilirsin yardımcı olmaya çalışırım kalacak yer bulmanda vs.

tek bir şey olsun ve dibine kadar olsun isterdim, öylelerine hayranlık duyarım, özenirim.

durumum: birçok şeyden az az.

bazı şeyler az az bazı şeyler dibine kadar olsun.

"her şeyden az az" adamı olduğum için kesinlikle tek bir şeyde ustalaşmak, onun der meister'i olmak isterdim. gerçi işimiz var gücümüz var, kendi alanımızda biz de dünya devi sayılırız ama ne bileyim, örneğin "ikinci dünya savaşı" denildiğinde EN ÇOK BANA SORACAKSINIZ, EN ÇOK BANA! diyebilmek, tarih alanında şov yapabilmek isterdim.

niye yapamıyorum? 2 gün sonra geçiyo çünkü isteğim. "dur lan vücut yapim" diyorum. sonra başka şeyler. başka şeyler. başka şeyler...

buz pateninden el bandı takmaya kadar bir sürü acayip alanda hiçbi işime yaramayan engin bilgilerim var. ama "neyin ustasısın" dersen bilmiyom işte.

o yüzden istikrar sürmeli...

ben puştun tekiyim.

dibine kadar olsun.

tek bir konuda prof olmak isterim.

her şeyden çok çok ve dibine kadar olsun

tek şey dibine kadar

hepsinden dibine kadar olsun.

Kesinlikle tek bir şey ve dibine kadar...

-Her bir şeyden az az bilen, kısa vadede az biraz sükse yapabilen uzun vadede bi bok olamayan vasıfsız adam.

iyi olan her şeyden dibine kadar olsun.

tek ama tam olsun.

ben de "her boktan 100 gram yemis" insaniyim. doktora konum haricinde dibine kadar bilmeye kastigim bir sey olmadi.

Tek bir şey olsun, dibine kadar olsun. Bu beni biraz ayarsız bir adam yapıyor ama kader.

gelmiş midir bilmem ama elinizde size ait ziraat banka kartı varsa burs ya da kredi hesabını o karta bağlatabiliyorsunuz.
ben hiç burs kartını almadım, var olana hesabı bağlatıp kullandım.

valla geçen sene bize şubatta gelir demişlerdi. benimki hala duruyor jashfsk

Daha gelmez kartlar, önce hangi şubeden alacağınızı öğreneceksiniz, sonra o şubeye gidip 3-4 kağıt doldurup ilk bursu-krediyi alacaksınız, kart gelince size haber verecekler zaten,sonra da kartla almaya başlayacaksınız.

ocağın ilk haftası olması lazım bir aralık oluyor gitmeniz gereken bankaya.gidiyorsunuz eski kartınız varsa onlar pıt diye bağlatıyorlar birdaha bankayla işiniz kalmıyor.

ha başka ziraat kartınız yok ise veya istemiyorsanız yaklaşık 1 ay sonra kartınız gelecek para yı çekmek istermisiniz diyorlar ? isterim diyorsun.paranı alıp bir ay sonra bidahaki burs/krediye de kartını almaya gidiyorsun..bizim dönemde böyle olmuştu..

Kanyon olabilir.

ikinci sorunun cevabını bilmiyorum lakin cevahir'de hfr'li 3d'li çok değişik izleniyor. hayatımda ilk kez gördüğüm için mi o kadar etkilendim bilmiyorum ama muazzam bi şey.

bileti internetten aldıysan takribi 8-10 saat önceden gişede ol ama, yetişemeyebilirsin. müthiş çalışıyorlar çünkü, çok zekiler.

imax 3d izledim marmara park'ta çok güzeldi.
imax perdesi istinye parktakinden daha büyük

rock n roll

kimse yok valla yalan olmasın.

divit

divit
der meister
xenophobe
resistance is futile
bugünkü antrenmanda göz dolduran futbolcu
kayranin kedisi
kibritsuyu.

daha vardır da üşendim.

yok

merak ettiklerimin çogunu bi sekilde gördüm. pinkylips falan... bi ara eksibitionda paylasmıstı fotosunu mesela.

eskiden olsa "glori" yi merak ediyorum derdim ama sadece ve sürekli memelerini paylasan biri ne kadar güzel olabilir ki?

o yüzden kimse yok

cecilia (insan bazen hiç görmediği birine aşık olabiliyor)

cecilia.

beni görmeyen var mıymış hala ya, aa.

görünüm olarak merak ettiğim kimse yok. oturup bira içip muhabbet etsek iyi bi ortam olacağını tahmin ettiğim bikaç kullanıcı var.

görmek istediğim bütün sıfatları gördüm, götüm gökte.

rock n roll. ikide bir güzelim idare ederim diyor.

cecilia kezonun önde gideni söleyim. gelir erotik muhabbet yapar sonra bırak tipini göstermeyi yaşadığı yeri bile söylemez afdasfdas

heterodoks, iki de bir güzelim, idare ederim mi diyorum ben?
bir keresinde kendinizi güzel buluyor musunuz diye bir duyuru açıldı, abartılı olmasam da güzel sayılırım dedim sadece.
soruya cevap;jamalbsf, efrasiyab87, uzunuzunilgi, cecilia, akare,hollowlife, compumaster, compadrito. daha var aklıma gelince yazarım.

hope ender
misterturist
thracian
aychovsky
kobuzchu kız

kisa

bak üçtür en çok kimi takip ediyonuss, en çok kimi merak ediyonuss tarzı sorular soruldu, bir allahın kulu da benim ismimi zikretmedi vay arkadaş. valla kırırım bu bilgisayarı artık hea.

æosuruklu
abi sen nick'ten kaybediyorsun, o yüzden yani.

şimdi gelip "osuruklu'nun sıfatını merak ediyorum" mu diyelim. :D

sen de haklisin adamim aslinda :D

kırmızıkaşekaban

88' Jairo Riedewald
90' Jairo Riedewald

88 ve 90. dakikalarda Jairo Riedewald attı goller bence git bi taşşaklarını gezdir bu herifin.

Jairo Riedewald 88 ve 90 :) hadi hayırlı olsun..

haha süper, güle güle harca :)

riedewald 80'de giriyor, 88 ve 90+2'de atıyor, üstüne bir de sarı kart görüyor.

Ee bu akşam arsenal-chelsea maçı ne olur :)

www.goalsarena.org

@redeath
Yüklü gireceğim için 1-0ç vercem usta.

5-6-7

edit: almaya başladığın yıla ve soyadı sırasına göre değişiyor.

genelde 7sidir ama

ocak bursu 8'inde, diğerleri 6'sında yatmıştı bende. kredi alan arkadaşımınki 7'sinde yatıyormuş.

geçen yıl 7ydi ama bu yıl 6sında yatıyor.

Bir üst amirden izin alması gerekir. Bu durumda okul müdürü veya müdür yardımcısı. Okul müdürünün duymama ihtimali yok gibi birşey.

kusura bakmayın, konuya cevap olmayacak ama, 15 tatilde yurt dışına çıkacak öğretmenin neden bir yerlerden izin alması gerektiğini merak ettim ben? vize başvurusunda kullanılmak üzere "burda çalışıyor bu arkadaş" yazısı için falan mı acaba?

Evet konsolosluk yazi istoyor ne yazik ki

@dermeister memur tatilde il dışına dahi izinle çıkar.

nice, marsilya.

Roma!

arjantin - buenos aires

salzburg
berlin
budapeşte
prag

Kapıyı pardesüyle aç, içinde sadece jartiyer olsun. Müziği boşver.

daha once sevistin mi?

erkeğim la ben. 28 yaşındayım.
evet daha önce de seviştim.

sadece yaratıcı fikirler istiyorum, dalga geçmeyin amk.

sevişme müziği dedimmidi olay barry white'tır. Tey gidi rahmetli, nice halvetlere şahitlik etmiştir kadife sesi.

mesela şununla giriş yapıp;

www.youtube.com

kıvama geldikten sonra şununla olaya girebilirsiniz;

www.youtube.com

19 yaşında pelin hayal etmiştik biz :D yahu erkeksen niye aldın bu nicki?

oha kocaman adammış bi de lan.
önce pelin 19 u bi açıkla bence, duyuruya bi açıklama borçlusun mayk!

barry white çok iyiymiş teşekkürler :)

"pelin 19" inci sözlük zamanlarında trollük amaçlı alınmıştı, öyle de kaldı :)

19 = 19 cm gibi birşey mi :)

19 cm değil de işte pelin 19 seksi dikkat çekici bi nick olacaktı hesapta. oldu da sanırım :)

ya aranızda hayal gücü yüksek arkadaşlar yok mudur konuya odaklansak?

cakabo'nun önerisi bence hala en iyisi...

bence çok kasma. doğal ol. romantiksen romantiksindir, değilsen olmak için çabalayınca bazen itici olabiliyor. bir de ne yaparsan yap ama sevişmek hiç önemli değilmiş gibi davran yani asıl amacın güzel vakit geçirmek olsun, sevişirseniz bonusu olsun o işin bilmem anlatabildim mi :P

*porno hazırla
*masaj yağı al
*dildo al

uzar gider böyle...
Sanırım geç kaldım :/

loş ışık olsun evde. sessiz olsun, temiz olsun, hoş bir kokusu olsun. normalden bir kaç derece daha sıcak olsun. şu gibi müzikler tercih edebilirsin : jamaica days - skye

film olsun kenarda. duruma göre izleyebilirsiniz. bahsedildiği gibi spontane gelişsin ve samimi olsun. belki yemek yapabilirsin. loş ışık + yemek + müzik denkleminde eksik olan şey şarap oldu. onu da ekle. yaratıcı olmak zorunda mısın? klasikten şaşma bence

Üzücü.

iyi haftalar

sağol sana da.

tişikkirler

O ney la
Hergun tek tek iyi gunler iyi aksamlar demek zor geldi toptan mi hallediym dedin :)

Savol cinim.

##bi de duzgun yazabilsem neler anlaticam neler..

@cecilia, pazartesi sabahı ya ondan şeyapmış olabilir, hafta yeni başlıyor diye.

@aktör, sana da iyi haftalar kardo, kendine iyi bak, bay bay

İyi haftalar
Haftaya başlayacak güzel şarkı bulamadım; yan odada bunu dinliyorlar, yeterince güldük, onu paylaşayım.
www.youtube.com

ali riza sofrasi diye bir corba/yemek yapan yer var. 24 saat acigiz dedi bana gecen.

kadiköyde sabaha kadar açık yer yok bildiğim kadarıyla. haftasonu 4 hafta içi de 2'de kapıyor olması lazım mekanlar.
ali rıza sofrası denen yer de ufak bir çorbacı. oturup eğlenilmez, çorba içilir kalkılır :)

Besiktas tarafindaki kafemsi mekanlara mi tek seçenek oluyor o zaman?

muhabbet edebilirsiniz bir sure, sabahlanacaksa illa ki acikilacak, iceri sicak.
bir corbaci da metrobusun yolunda sagda bir araya girince yolun sonunda kosede var,
emmi'nin yeri mi oyle bir yer. orada corba pahali ama beyran diye bir sey var, guzel, burada da biraz muhabbet edip dinlenilebilir.

taksim olmaz mı ki acaba? air diye bi' kafe-bar var, çok severim. geçen gittik, 4:30'a kadar açığız demişlerdi. hafta sonu da değildi yanlış hatırlamıyorsam. nevizade'nin girişinde bir irish pub var ya, o sokakta. küçük bir girişi var. onlara sorarsanız gösterirler.

ortam karanlık, projektörle ekrana değişik değişik fim-çizgi film falan veriyolar, müzik var. o saatlerde muhtemelen kimse olmayacaktır. biranızı içer fındığınızı fıstığınızı yer eğlenirsiniz hehe. güzel oluyo.

"kimyon" diye bir mekan da barlar sokaginda var, sabaha kadar acik mi bilmiyorum.
yemek/corba yine.

idexo yemeksepeti'nden bakıp yazıyosun di mi jsahfsjkl

kimyon'a gitmeyin, güzel değil.

Eski duyuru ama aramaya inanan olursa bulsun diye yazıyorum; taksim lost pub sabaha kadar açık kardeşler.

gugılda dark mark demişler yanlışım yoksa tadının yoğunlğundan da bahsetmişler onunla alakalı olabilir belki tadı.

tabi garip derken acı mıydı onu da sormak lazım.

benim vereceğim bilgi şu an içini rahatlatmaz elbette ama 5-6 yıl kadar önce, azeri bir arkadaşım getirmişti bana rusya'dan çikolata.

parkta yemiştik ve kusmuştum. iğrenç bir şeydi. bir değil iki değil, hepsi aynıydı. kendisi de yiyordu üstelik. rusların çikolatalarında bi' acayiplik vardır belki. o günden sonra hiç rus çikolatası yemedim.

acı diyemem ya benim aklıma likörlü viskili filan ihtimali geldi ama o değil sanırım

merhaba. benim eşim rus. ona sordum şimdi diyor ki; saçmalamasın gayet güzel çikolataları vardır o markanın özellikle moskova'da bilinen bi çikolata markasıymış(210 yıllık bi markaymış) kesin yediğinin tarihi geçmiştir ondandır diyo bozuktur diyo yani

evde yapılacak en basit ve ideal program. düzenli yaparsanız, sonu vermemesi mümkün değil.

www.bodyforumtr.com

@olmayacakdualarinamindeyicisi, buna uygun bir de beslenme programı, en azından "öncesinde sonrasında şunu al" şeklinde öneriler verebilir misin/verilebilir mi?

evde bench gibi de bişey yok ki üstüne yatılacak :(

ütü masası olabilir

kendi adima konusuyorum, mutfak tabureleri (sirtsiz kolluksuz falan) ard arda 2 tanesiyle gayet bench oluyordu. bilemedin 3 tanesiyle. yaratici olun.

mesela kolluklu koltuklarda dips yapmaca gibi.

bir de kardiyo icin cok net ip atlayin derim. sakada sakada ses cikacak ama cidden temiz egzersiz.

evdeyiz, bir de karı lafını kullanmasan daha iyi olur.

kullandım, artık çok geç. cevap için teşekkür :)

ev tuttuğumuz arkadaş grubumla dün bozuştum. yılbaşına kadar barışamazsak ya tek başıma içerim bi yerde ya da eskişehire ankaraya falan giderim bilmiyorum.

evde içicem kendi kendime. tıpkı geçen sene ve ondan önceki sene gibi.

evdeyiz, sıcak şarap yapıp sohbet ederiz 10. geleneksel yılbaşı şenliğimizde. (:

benim ev boş, gelin toplanalım.

valla ben de sevgilimle evdeyim. yılbaşı olayı bitti bence ya 90lardaki gibi değil artık

her sorana "henüz bi planım yok. ama bi ihtimal senin plana eklenebilirim." deyip kendime sayısız seçenek yaratmaya çalışıyorum. :D

muhtemelen evdeyim, para biriktirmeye çalışmaya çalışacağım için sanırım içmeyeceğim de.

dört duvar arasında ve yalnız... makus kaderim :D

özel kabul edilen günleri hiç önemsemeyen biri olarak sevişmeyi düşünüyorum. sonra dışarı çıkıp insanları izlerim sanıyorum. içki ve sigara ile aram hiç olmadığından mütevellit pek eğlenecek yer bulamıyorum.

henüz karar vermedim.

buradan bir kaç kişi ile birlikte bir çocuk esirgeme yuvasına gidecektik. geç kalmışız rezervasyon için derken zaten iş çıktı. muhtemelen çizim yapıyor olacağım harıl harıl. ama o güne kadar bu yetiştirmem gereken iş hafiflerse bir günlük kaçamak hakkını kendime tanırsam arkadaşlarımla sapancada göl kenarındaki evimde birlikte olurum. ya da tekirdağda bir etkinlik vardı ona bir bakabiliriz yine aynı kadro.

içebildiğin kadar farklı bira iç. hepsinin tadı birbirinden güzel oluyo. hele o koyu renkli olanlar.

ya bi' bira blogu vardı, daha geçen gün ekşi'de görmüştüm. biraevi vardı bir tane çok meşhur. şahane bi yer. çok eski. adı aklımda değil şu an ama bulursun yani çok rahat. oraya git bence. bira içmiyosan bile git anasını satiyim eğer dini nedenlerle içkiden uzak durmuyorsan.

edit: hofbräuhaus, hah

(bkz: dachau toplama kampı)

birde o şehrin ortasından geçen nehir boyu yürüyüş.çok sevmiştim lan ben orayı

www.euro-youth-hotel.de buranın barında çok güzel canlı performanslar oluyordu yazın. bi gidip dolaşmak lazım. bir de eğer outdoor sporlarla ya da spor malzemeleriyle ilgiliyseniz globetrotter diye devasa bir mağaza var, her çeşit şeyi bulabileceğiniz. alacak bir şey yoksa da görülmeli. saatlerce dolaşılıp içindeki her şey denenebilir www.globetrotter.de

edit: bir de domuz eti sorunu yoksa münchnerwurst denen beyaz sosisler tatlı hardalla yenmeli. yanında da weizen bier içilmeli. hazır almanyadayken her çeşit lebkuchen, glühwein da denenmeli.

BMW Müzesi, Englischer Garten, Hofbrauhaus, Deutsche Museum, Schloss Nymphenburg görülmesi gereken yerler.

Bir de mutlaka ama mutlaka neuschwanstein'a gidin.

hepinize Danke schön.

Münih demek biraevleri demek. yukarıda bahsedilen bira evi de:

birasevdasi.blogspot.com

Münih tek kelimeyle harika bir şehir. İngiliz Bahçeleri, Leopold Caddesi, Olimpiyat Parkı ve Hayvanat Bahçesini muhakkak gezin. Bir de Marien Platz elbette.

"aradan 7 yıl geçiyor, erkek tarafı iyi bir işe girmiş, yükselme yolunda olan biri hatta yükselmiş." cümlesi her şeyi özetliyor bence.

7 yılda her insan değişir. işin içinde kız-erkek varsa ve erkek 7 yıl aranın ardından iyi bir işe falan girmişse, insanlar daha çok değişir.

7 yıl geçmiş, 7 yıl daha büyümüş, olgunlaşmış.

yedi yılda yer şekilleri bile değişir, mübarek. ama erkeğin "yükselmiş" olmasının kızın üzerindeki dayanılmaz hafifliği de yadsınamaz. çok kaptırmadan kedini takıl. ya da kaptır lan n'olucak, aşıkmışsın zaten. ama şöyle de bir sorun var; aynı departmandasınız. işten mişten atmasınlar sonra.

aradan 7 yıl geçmiş, koca bulamamış. erkek tarafının da işi gücü yerinde, aklına yatmış işte. daha ne olsun.

kız ünide falan tokmatlattırmış bıçkın delikanlılara. şimdi kendini yamamaya çalışıyor sana. senin yerinde olsam sana aşığım deyip gelecek hayalleri kurup bir iki çakar yol verirdim.

arkadaşlar şu kafanızı değiştirin. bir kadın size ilgi gösteriyorsa bunun sizin iyi bir iş sahibi olmanızla, paranızın olmasıyla, yükselmenizle ilgisi yok. bu kadar özgüvensiz olmayın. kendinize güvenin biraz. bir kadın param olmasa iyi bir işim, arabam olmasa bana neden baksın gibi bir yaklaşımı doğru bulmuyorum. kadınlara maddeci demeye getirip aklınız sıra hakaret ediyorsunuz ama aslında kendinizi yerin dibine sokuyorsunuz farkında değilsiniz.

@rock n roll, söylediklerin kadınların paraya pula değer vermediğini düşünürsek çok doğru. ama kazın ayağı öyle değil. "kadınlar arabaya-eve-işe gelir" demek doğru değil ama bunun belli bir yaştan sonra "adam seçme"de çok önemli olduğunu hepimiz biliyoruz.

üniversitedeyken dönüp yüzüme bakmayan, ben kantine girince ortamı terk eden bir kız iyi bir işim olduğunda "takılalım cnm ya" diyorsa ben onda art niyet ararım. sadece kadınların değil, insanların genel olarak bu yavşaklığı çok can sıkıcı.

lisede bi' arkadaşım vardı mesela, bayağı kiloluydu çocuk. zeki, kültürlü, iyi bir insandı. çalışkandı da. 1 sene boyunca peşinde koştuğu kız yüzünden alkolik oldu, sapıttı, yollardan topladık herifi.

sonra bu gaza geldi, spora başladı, eşek gibi kaslı oldu. hoşlandığı zamanlarda bana gelip "ya bu çocuk canımı çok sıkıyo pfff..." diyen kız, nasıl olduysa, bizimkinin peşinde dolanmaya başladı.

o yüzden geçin bu ayakları lütfen. para, mevki, şekil şemal falan herkes için önemli şeyler.

koca 4-5 seneyi birlikte geçirelim, yüzüme bakma. ondan sonra para kazanan mevki sahibi bir adam olayım, "cnm takılalım yhaa" demeye başla. sonra "ne ayak?" deyince de ben özgüvensiz olayım öyle mi?

kadınların kendisine sadece parası, vücudu için bakacağını düşünen adam özgüvensizdir. ama para-mevki-"yakışıklı adam" avcısı bu kadar kezban varken her adamın iki kez düşünmesi de gayet normal.

sen zaten çok feministsin değişik bi' şeysin, objektif değilsin bence hiç, çok ayıp.

7 yıl önce bütün ilgi üzerindeydi muhtemelen. seçilen değil, seçen konumundaydı, artık 7 yaş daha yaşlı, daha "oturmuş" bir ilişki istiyor olabilir ya da belki daha ciddi bir şeyler. sürekli seçen konumunda kalamayacağını da biliyordur.

hala fırsatı varken seçmeye çalışıyor işte.

der meister, kadınlara bu kadar maddeci derken, kendinizi neden görmüyorsunuz acaba. hepiniz de güzel kadın seviyorsunuz. taş gibi olsun. karşına 200 kilo bir kadın gelse tamam demezsin.çok iyi kalplidir yine olmaz.bu da maddeciliktir.dış görünüm maneviyat değildir çünkü.feministliğime gelirsek, 29 yıldır benim feministliğim yüzünden 1 kişi bile zarar görmedi.doğruları suratınıza çarpınca 'yeea bırak feminist bu' oluyor değil mi?

7 yılda dedem bile değişir. Ama kız ne yönde değişti, bilmiyoruz. Belki kız eskiden sana umut vermemek için kafasını çevirip duruyordu, ya da verdiği sinyali iyi anlayasın diye. Şu anda ise zaten o günlerin eskide kaldığını düşünüp selam veriyor olabilir. O zaman kesin bir reddetme için kafa çeviriyordur, şu an ortalıkta ret veya kabul edilecek bir şey olmadığı için rahattır. Belki de yükselinen yol buna neden oluyor olabilir. Onun yolu yükseliyor mu, yükseleni ne; bunu da bilmek gerek. Onun yolu daha hızlı yükseliyorsa, sizin yükselen yolunuza ihtiyacı olmayabilir.

aklıma bu geldi

www.facebook.com

kelepir'e katılıyorum.

kız bi bok olmadığını anlamış, şimdi kendini yamıcak birini arıyor senle alakası yok departmanınla alakası var usta.

bir amerikan film klişesi vardır, "güzel kızlar basketbol takımının kaptanıyla oynaşır, dönemin ineğiyle evlenirler"

işte böyle şeyler.

evde kalma korkusunun yansıması.

belki daha çok sen değişmişsindir, kız sana saygı duyar hale gelmiştir. herkes değişir ki.

niye bu kadar düşünüyon abi :P o yılların acısını çıkaracak durumdasın şu an, hoşlanıyormuş gibi yapıp kullan geç bence. ben olsam öyle yapardım

7 yılda insan neler yaşar neler... Bence "işe girmiş yükselme yoluna girmiş" çok yanlış bir algı. Üniversite zamanında insanlar daha ergenlikte gibi davranırlar, bu davranışından onu sorumlu tutamazsın.
Belki yalnızdır arkadaşa ihtiyacı vardır?
Hayatta artık insan seçmiyordur?
Belki sen 7 yılda çirkinliğini atmışsındır vs hoşlanmaya başlamıştır?
Olamaz mı?

kız üniversitede gayet olgunca davranmış. Karakterlice kısacası.

Sevgilisi olduğu için sana yüz vermemiş, ona aşık olduğunu bildiği içinaynı ortama girmemiş vb. Sırf egodan dolayı bu tip durumlarda hep ilgiyi devamlı tutmaya çalışan kızlarda var, aman ben çıkmayayım ama peşimde dolanmayı kesmesin diye düşünenler vb.

Aradan 7 yıl geçmiş, eski olaylar kapanmış, kızda yalnız hoşuna gitmişsin demekki.

Para yakışıklılık vb tabii önemli ama sen 120 kiloluk çok iyi karakterli bir kız sana aşık olsa yüz verir miydin? Zannetmiyorum.

Peki aradan 7 yıl geçince, aynı kız zayıflamış, iyi bir maaşı olan ve gayet güzel bir hatun olsa ne yapardın?
Cevap yine açık.

HEpimiz insanız bence bu kadar kolay yargılama.

Amiyane tabirle takıl, kızı sik bırak diyen arkadaşları da dinleyebilirsin ama karakterli bir davranış olmaz. Ya yüz verme yada sevgili ol ama illa kullanman gereken bir organ varsa penisin değil aklın olsun.

edit: Sevgilisi yokmuş. onun ışığında tek cümle kuruyorum

Siktir et, golddigger diyoruz biz bu tiplere.

+9999 kelepir

sana şans vermeyeni sende şans verme bence. kullan bırak.

@rock n roll gerçekten anlamadığım bir nokta var; erkeklerin geneli maddeci, erkeklerin geneli şöyle böyle. iyi güzel hoş, doğru da. bu kadınların genelinin şekilci, para ve statü meraklısı, vesaire olduğunu değiştiriyor mu? hayır. "erkekler de ama" argümanın ne anlamı var o zaman? gerçekten kadınların genelinin böyle olmadığına dair bir inancın var ise de, senin olduğun paralel evrende işler çok güzel demek ki. bu sadece kadınların geneline özgü birşey de değil elbette, ama heteroseksüel erkek için birebir muhattap olunan erkek olmadığı için hali ile erkek kısmına girilmiyor.

onun haricinde; 18-20 yaşından sonra insanlar öyle pek de değişmezler istisnalar haricinde. öyle bir gerçeklik yok.

o zaman başka bir şeyler olabilir sana yakınlaşmamasını getiren, falan filan. ama bu iyimser olasılık dışında, kızın beklentileri yaşına ve yaşam çizgisine göre değişmiş, yaşamak istediği de değişmiş; senin şu anda olduğun konum da beklentilerini karşılıyorsun ve yaşamak istediği şeyde yerine oturuyorsun. değişen de kızın, işi olan maddi durumu iyi ve toplumsal statüsü yerinde olan birisi ile "evde kalma" durumunu bertaraf edip, kafasındaki aile yaşamına geçmek istemesi; paragrafın başındaki olabilir dediğim olasılık haricinde olabilecek sadece bu var. herkes yazmış gerçi, tekrar ben de yazmış olayım.

kulkke, kadınlar para, statü, güç meraklısı diye sürekli bir aşağılama durumlarınız oluyor bizi. ben de aynı şekilde sizin de maddeye önem verdiğinizi söyledim.

@ rock n roll kadınlar, kadın cinsiyeti olarak yahut toptan böyle değiller; bu da bir aşağılama değil, olan durumun söze dökülmesi - kadınların geneli, para, statü vesaire meraklısı ve maddeci. erkeklerin de geneli dediğin gibi ve de doğru, ama bunun kadınların genelinin ne olduğu konusunu değiştiren bir tarafı yok; yani bunu söylemenin bir anlamı yok. velhasıl ben ekleyeyim hatta; kadınların geneli şu andaki mevcut koşullarda satın alınma meraklısı, erkekler de satın alma meraklısı aynı şekilde kadınları; kadınların satın alınma merakları yahut para, statü merakları vesaire değişti mi peki erkeklerin genelinin işbu merakı dolayısı ile? değişmedi. "kadınların geneli böyle" denilince sanki cinsiyetten kaynaklı olarak bir yorum yapılıyormuş gibi algılamanın gereği yok, bunun mizojini ile alakası da yok, kadın cinsiyeti ile alakası da yok söylenilen şeyin, söylenilen tüm kadınları da kapsamıyor, vesaire ama varolan koşullar içerisinde kadınların geneli böyle. n'apalım, olan şeye yok mu diyelim? yahut erkeklerin de geneli aynı şekilde saçma sapan şeyler içerisindeler diye bunun olmadığını mı varsayalım? ataerkil toplum yapısına karşı olmak ile yahut mizojinizme, seksizme karşı olmak ile olan durum söylendiğinde olan durumu, öyle denilmediği halde "tüm bir cinsiyet olarak" algılamak ve/veya öyle denilemediği halde "cinsiyetten kaynaklıymış gibi" diye algılamak ve bunun üzerinden karşı çıkmak fark var oldukça; birisi ne yazık ki diğeri değil. erkekler için de olan saçma sapan çarpıklıkların kadınlarda olduğunu söyleyince "ama erkekler de.." demek de durumu değiştiren birşey değil.

@ snowflake paralel evren çok güzelmiş. durumun doğrudan para yahut başka birşey ile alakası da olmayabilir, geçmişte yaptıklarının başka bir nedeni de olabilir lakin senin dediğinin, senin yaşadığın paralel evrende olması mümkün ise dahi aynı şey bu evren için geçerli değil. o evrendeki pembe ördeklere de selam ederim.

7 yılda sen değişmediysen bu işte bir hata var demektir.

(bkz: money talks)

7 yılda kim değişmez aynı kalır ki?

Üstteki yorumların tamamını okumadım ama bu duyurudaki erkeklerde bi gariplik var cidden. Bütün kızlar, arabasıdır cartı curtu vardır diye severmiş vs vs.

Bulduğunuz kızlar öyleyse, biz napak? Oh iyi oluyo size. Harbiden de ne özgüvensizler var ya.

Kız da zaten aynı departmana gelmiş, senin paranda pulunda niyeti olsa kaç yazar? Kendisi ayaklarının üstünde duran biri zaten. 7 yılda herkes değişir, olgunlaşır, daha akıllıca düşünür. Kız o zaman hoşlanmıyordu, şimdi hoşlanmaya başlamış demek ki. :)

7 yılda değişmeyen var mı?

@snowflake olayın kadınları çözmek ile yahut bir cinsiyeti çözmek ile alakası yok. tekrar da etmem gerekiyor sanırsam illa ki, kadınların cinsel kimlikleri ile daha kısaca söylersem kadın olmaları ile alakalı olmayan bir durumdan bahsediyorum ve de. kadınları çözmüş de olsa idim söylediğim şeyin bununla alakası olmazdı yani. kadınları tanımak gibi bir iddiam da olmadı şurada, olsa idi dahi gene söylediğimle de alakası olmazdı.

söylediğim şeyler toplum dinamikleri ile, toplumsal rollerle vesaire ile alakalı. bunlar da benim çözdüğüm şeyler falan değil. modern ailenin ne olduğunu tek başıma analiz etmedim örneğin yahut şu andaki toplumsal yapıda kadınların genel olarak satın alındığını, erkeklerin de genel olarak satın aldıklarını, vesaireyi de. insanlardan toplumun genelinin beklentilerini yahut varolan koşullardaki insanların genel beklentilerini de ben uydurmadım. olayın da kadınlık, kadınları çözmek ile alakası yok. var olan durumu söylüyorum; varolmadığını düşünüyorsak da dediğim gibi, o tarafta genel olarak burjuva aile kurumu örneğin modern fahişelik kurumu değil ise, orası paralel evren olsa gerek ve bambaşka bir toplumsal düzen olsa gerek veyahut da genel olarak kadınların bir yaştan sonra yaşamdan beklentileri ve toplumun onlardan genel olarak beklentisi çok farklı ise yahut buna göre kadınlar genel olarak davranmıyor ise gene güzel paralel evrenmiş.

etrafta her tip kız olabilir, etrafın genelden sapmış ve genelden kurtulmuş, çoğunlukla orta&orta-üst sosyo-kültürel tabakadan insanlardan oluşuyor ise mümkündür çok farklı karakterler de görmen. lakin genel olanın bu olduğunu değiştirmiyor ne yazık ki. bunu da ben yapmıyorum. bu da kadınlar ile ilgili değil dediğim gibi zaten hali hazırda.

gene statü, başarı, para aynı okuldan mezun olmak ile alakalı değil; kaldı ki aynı yahut yakın statü, para vesaireye sahip olunsa dahi kızın ilgisini anlamı yaşamdan beklentilerinin değişmesi ile alakalı da olabilir ki bu beklentilerine denk düşüyorsundur - ki büyük olasılıkla da durum böyle eğer ki önceki yanıtımda dediğim gibi önceden olan davranışlarının başka bir nedeni yok ise. ha kızın önceki davranışlarının bir nedeni vardır yahut da ne bileyim kız toplumdaki genel insan profilinden çok farklı bir kişidir, bilemem. ilkinin olasılığı var, ikincinin ondan az da olsa olasılığı var. ama bunların dışında, en çok buradaki herkesin söylediklerinin olasılığı var. sadece para-pul değil burada söylenilenler de, yaşamdan beklenti yahut karşı cinste aradıklarının yaşamının o evresine göre ve yaşamının o evresinde istediklerine göre değişmesi diyen de var.

@barbara herhalde barbara manken olan bambaşkaymış havadan yaptığın kişilik tahlilleri de.

sanırsam toplumun geneli ile çoğunlukla orta yahut orta-üst sosyo-kültürel tabakadan gelen insanların oluşturduğu genelin yanında az miktarda olan kişiler arasındaki farkı kurabiliyorsundur. o farktan bahsediyorum ve sanıyorum ki dediğim de dediğinden farklı bir yerde değil; o kişileri yok sayarak söylüyorum zaten altını çiziyorum ki.

sanırım ben paralel evrende yaşıyorum madem. eh, benim de çevrem bolca para, statü o bu merakı olmayan insan da barındırıyor. genel değişti mi? değişmedi.

gene sanıyorum aynı türkiye değil mühendis, doktor talip arayan; eşit miktarda maaaş beklentisi olan, hesapların erkeklere ödetildiği, ataerkil düzenin kadın lehine açıklarının kullanıldığı, toplumun kadından bir süre sonra evlilik çocuk vesaire beklediği, kadınların bir süre sonra evlenme meraklarının olduğu, özgür kızların evlenilecek efendi, statülü adam aradıkları ülke. sadece "paralılık" ve "daha yüksek statü" değil söz konusu olan zaten; o an ortalama kadının beklentisi ve yaşamında o andan sonra istedikleri ve toplumun istedikleri vesaire genel olarak. illa ki herkesin beklentisi evlenerek sınıf atlamak yahut alt sosyo-ekonomik tabakadaan gelip koca parası yemek kadar basit olmayabilir; diğerleri de bundan daha şirin değil lakin.

herneyse de, dediğim gibi, atıyorum "bu yaştan sonra düzenli bir yaşam istiyorum şekerim" mottolu kadınlar yokmuş gibi davranmak istesek de varlar ne yazık ki örneğin. dediğim gibi, genelden ayrık birisi değil ise yahut da üniversitede başka bir nedeni yok ise, yukarıda dediğim çerçevede görünüyor nedeni. farklı da olabilir, ama en ağır basan olasılık bu buradan bakınca. "belli yaştan sonra beklentileri değişen kız", "erkeklerde artık başka şeyler arayan kadın", falan filan; sanırım zaten "değişmiştir" denilen de bu oluyor çoğunlukla.

Bladerim. Her siki mevkine kariyerine parana pula yormayacaksın. 7 yıl demek, yeni doğan bi çocuğun ana avrat küfredecek kadar büyümesi demek. illa ki o da büyümüştür. ilişkiniz olur mu? bilemem. ama olacaksa da geçmişinden gelen bi kızgınlıkta davranmanı önermiyorum. onu önce insan olarak tanı, şayet altındaki bi pozisyonda çalışıyorsa diğer personelden ayırma.

şimdi madem üstte dediğimi tekrarlayayım, erkekler daha iyi yahut erkekler şu bu gibi birşey demedim. gene türkiye haricinde de durum çok çok farklı değil doğru, her yerdeki benzer altyapı ve ataerkil toplum yapısı benzer şeyleri ortaya çıkartıyor.

lakin hali ile, kadınların yahut erkeklerin toplumsal rollerini oynamaları, yaşamdan o andaki değişen beklentileri yahut toplumun onlardan beklentileri dolayısı ile birşeyler yapmaları ve buna göre önceden istediklerinin haricinde olarak, kadınlar için örneğin statü, para kazanabilme, düzenli yaşam vesaire barındıran erkeklere yaşamdan o dönemdeki beklentileri ve toplumun onlardan beklentileri nedeni ile yönelmeye başlamaları saçma sapan birşey. velhasıl genel olarak kadınların belli bir yaştan sonra (yahut kadınına göre daha erken yaşlardan başlayarak) para, statü, güç, düzenli iş gibi şeyleri barındıran ve bunları düzenli olarak onlara sağlayacak olan ve/veyaa düzenli olarak kendi o dönemdeki beklentilerini sağlayacak olana yönelmesi zaten bahsedilen. bunun nesi güzel yahut normal yahu? olan şey de sadece "para" değil, hala para üzerinden gitmenin o kadar bir anlamı yok ve de.

herhangi bir kadın yukarıda dediğim gibi olmak zorunda değil; birisi öyle olsa dahi tek kıstası bu da olmak zorunda değil. ama genel olarak insanlar mevcut toplumda böyleler, insanlar derken buna kadınlar da dahil; gene oldukça ağır basan üstteki dediklerim oluyor kadınların geneli için tek şey bunlar olmasa da. illa ki çok kötü, çok çıkarcı vesaire olması gerekmiyor dediğim şeyler için de; eh yani.

yukarıdaki yorumlar açık açık bunları yazıyor ama bunlara karşı çıkıyoruz. sonra bunu normalize ediyoruz ve olayı sanki sadece paraymış gibi indirgeyip bunun üzerinden olmadığını söyleyip durumu yadsımığızı düşünüyoruz. ama yadsınmış olmuyor hali ile böyle.

Kiz sizin departmanda hangi pozisyona atandi? Sadece merak

erkek yaşlandıkça fiziği oturuyor, çekiciliği artıyor. artık çoğumuz da spor yapıyor ve beslenmesine dikkat ediyor.

kızlarda tam tersi işliyor. spor yapmazlar, kendine bakmak daha çok krem, makyaj demek. kilo alıp diyetle vererek bünyelerini zayıflatıyorlar.

eskiden sen 6 o 8 iken, kız aşağısına bakmıyor. şimdi tam tersi.

babama dell aldık, eve gelen servis güzel bir + bence.

bunun dışında üst serilerden alırsan donanım ve parçasıda çok kalitelidir. ama tutup 1000 liralık dell alınırsada diğer markalar gibi ucuz plastik olacaktır.

işletim sistemi mac olmadığı sürece kusursuz çalışmaz. babamın dell'inde i7, 8 gb ram, 2 gb ekran kartı var ama hala komik bir şekilde kasıyor bazen

Sony Vaio aldım 1.5 ay önce. Bana sorarsan MacBook Pro kalitesine en yakın olan ve şu ana kadar en memnun oldugum laptoplardan biri. Dış görüntüsüde Mac'le aynı (aydınlatmalı klavye, tuslar ve kasası, ikizi gibi Pro'nun). Fiyatıda daha ucuz denilebilir, mac'ler 3000'i geçip giderken ben bunu 2100'e aldım. Her ne kadar 2100 diğer laptoplardan daha pahalı gibi gelsede değer bence. hizmet kalitesini bilmiyorum işim düşmedi şimdiye kadar bir şey söyleyemem.

Dell ile 3 ay önce tanıştık nerdeyse 24 saate yakın süre açık kalan laptop ne bir kitlenme donma gayet stabil çalışmaya devam ediyor aynı tempoya bir önceki bilgisayarım samsung en fazla 4 ay dayanıp cortlamıştı...

dell her türlü alır yürür hacım.

dizüstü dünyasında samsung diye bir gerçek var; tanıştırayım.

dell mell hikaye yanında.

sony iyidir, ama biraz pahalı olacaktır.

toshiba'yı hiçbir zaman önermem.

sonuç olarak asus ve samsung'a ait canavar gibi dizüstü bilgisayarlar var. performans olarak çok iyiler; tasarım olarak da oldukça zarif ve şık oluyorlar.

pek anlamam ama dişi halimle araştırıp dell aldım memnunum. önceden casper vardı of of of.

benim dell'in şarj şeyi bozulduydu, tamir ettirecek servis bile bulamadım. sonra "sokarım böyle bilgisayara" deyip babama kitledim onu, ondan samsung'u aldım.

sonra onu bozdum, gittik yeni samsung aldık.

laptop'ta tam anlamıyla bir samsung fanboyuyum. servisleri o kadar güzel ki çay içmeye bile gidilir. samsung recovery çok güzel bi şey mesela, bilgisayarın ne zaman affedersin anasını sksem çat, geri alıveriyorum. çöktüğü zaman bile format atıyo kendi kendine mis gibi, en beceriksiz adam bile kullanabiliyo.

servis, dediğim gibi, çok güzel ve gayet hızlı. profesyonel. tasarımlarını da beğeniyorum ben, şahane.

samsung iyidir ya. allahıma iyidir samsung. görmezden gelmeyin onu. hobi olarak yine başka bi şey alın istiyosanız ama samsung'u hor görmeyin.

asus g75vx aldım.

1. ihtiyacım olmadı hiç satış sonrası desteğe.
2. bir kere bile ısınmadı makine.
3. win 8.1, dokunmatik olmadığı için tam kusursuz diyemeyiz.
4. donanım tatmin edici.
5. biraz hantal belki ama görüntüsünü seviyorum, ekranı full hd boyutu ideal. beni tatmin etti.

toshiba satellite sınıfı kaçar. başkasını düşünemiyorum. sadece sony nin ekran parlaklığı beni cezbediyor o kadar. 12 senedir 4 toshiba kullandım diğerleri benimkini görünce dumur oluyor. üst segment yani. skaoda gibi. superb harici skodaya nasıl bulaşmayacaksan ,satellite harici diğer toshibaları unut.

İki bilgisayarımız da toshiba birini 4 yıl önce aldık yaşıyor, diğerini de 6 ay oldu. Satellite ikisi de ama eski olanın malzemesi daha iyi yeni olanın tuşları parlamaya başladı. Bir de piano black çabuk çiziliyor. Onun haricinde muhtemelen sonraki bilgisayarım da ya toshiba olur ya da macbook.

samsung markasi bana pek profesyonel gelmiyor. adamlar buzdolabindan saate kadar herseyi uretiyorlar. keza kasalari da cok basit eski casper kasalari gibi duruyor. asus a gelince o nunda kasalari cirkin ve amator duruyor. konfig.lar saglam ama klavye, ekran ve kasa konusunda sikinti var.

kasa tasarimi. kalitesi, klavye guzelligi ve ekran kalitesi olarak sony, dell ve toshibayi dusunuyorum.

o kalitesiz varoşla evlenende sensin. yeni ilişkindeki adamıda harcama, aseksüel ol bence

yeni birisiyle başlamadan önce kendine biraz karakter yüklemesi yapmanı tavsiye ederim. bu kafadayken, evlenip ayrıldığın kişiye "kalitesiz varoşun tekiydi" diyebiliyorken daha "kalite"lisini bulamazsın zaten.

insan, eşi gerçekten ağır orospu çocuğu değilse, hayatını paylaştığı, "eşim" dediği kişiye "kalitesiz varoş" dememeli ayrıldıktan sonra. ilişkine, birlikte olduğun kişiye saygın bu kadarsa sen de "kalitesiz varoş"tan fazla bir şey değilmişsin, kusura bakma.

koş, hemen birinin kucağına atla 22 yaşındaki bayan.

iki sorum var once:
1. 22 yasinda ne cabuk evlenip, bikip, erkeklerden soguyup bosandiniz?
2. Kalitesiz varos oldugunu bilerek mi evlendiniz yoksa sonrdan mi anladniz? Eger bu soruya cevabiniz sonradan anladimsa demek ki basta 'duzgun uygun birisi' diye dusunmustunuz. bu durumda yeni baslayacaginiz iliskide 'duzgun uygun birisi' dediginiz kisinin sonradan kalitesiz varos cikma olasigi da var.

cevabim, su akar yolunu bulur. sen hele bi birini bul da once, bakalim ki o senle baslayacak mi.

Erkeklerden sogumustum diyorsun sonra da evliligin hemen ardindan iliski soruyorsun. Sogumamissin sanki

bencede ya :( evlendikten sonra eski kiz arkadasi bile bir varosa asik oldum diye bagiriyodu simdi ben de o moddayim . Ama asil sorunum simdi ne yapmak lazim ?

valla orası sana kalmış ama önce otur aceleye getirmeden nasıl bir ilişki istediğine/aradığına karar ver önce.

22 yaşından önce evlenmişin boşanmışın soğumuşun varoş olduğuna kanaat getirmişin sonra yeni bi ilişki diyosun.

vay vay vay.

önerim; otur bi soluklan. saçın başın dağılmış. büyü.

22 yaşında nasıl evlenip de boşandın anlamadım ama derdinin kaynağı burası onu anladım.
birde "ha" deyince yeni bir ilişkiye başlanmıyor. kafana göre takıl, özellikle "arama", nasıl olsa bir zaman bir yerde birisini bulursun/veya o seni bulur.
bu yaşta bu tecrübeyle fazla zorlanmazsında zaten.
allah kolaylıklar versin hayatında.

bence bekle zaten senin mantığındaki kişiler dul lan bu deyip teker teker yazmaya baslıyacaklardır sana sonra işte aranızda anlaşırsınız

Girmeyecektim duyuruya, cevapları görünce tutamadım kendimi.
Sen siktir et bunları, yaşa. İyisini de yaşa, kötüsünü de, varoşunu da, elitist(!)'ini de. Öyle oturarak "büyü" diyenlerden anca kezban olur. Sonra ota boka ön yargıyla yaklaşan zavallı dar görüşlü insancıklar diye üzülürsün.

Üzücü.

parantez dışındaki bağlandığın peer, parantez içindeki toplam peer.

evet bildiğim doğruymuş.

lakin seeder parantez içinde 1 yazıyor, parantez dışı sıfır. 0(1) yazıyor yani. ve indirmiyor. hiç indirmiyor. e var işte seeder bre pezevenk. bağlanıp indirsene?

sorudan alakasız olacak, belki de torrent konusunda arsızlaşıp önü alınamaz bir korsan çılgınlığı başlatmana neden olacak amma "sadece ekşi yazarları görsün" diyerek açarsan duyuruyu problem olmaz zaten link olması falan.

ben burda torrent linki sorduğumu biliyom. "teşekkürler" yazınca silen compu ahlaksızlık, yasadışılık, korsanlık yapınca hiç oralı olmuyo.

kalabalık ortamlarda kaybolurum. o yüzden birbirini hiç tanımayan 20 kişinin bir araya geldiği ortamlara girmek istemiyorum. duyuruda tanışıp akşam gidip evinde kaldığım insan bile oldu, bire birde pek kötü sayılmam ama zirve mirve olunca sikseler gitmiyorum.

der meister +1

duyurudan tanıştığım biriyle sevgili olmuşluğum var ama zirve mirve boş işler. bir defa katıldım. bir daha asla.

Alkol tüketmiyorum. Zirveler de genelde içme üzerine kurulu. Bir de yaş ortalaması çok düşük.

2000 - 2005 arası 5 sene ankarada bütün zirvelere gittim ve hatta bir ton zirve düzenledim.

E artık yaş kemale erdi, iş güç sahibi adam olduk.
Eğlence anlayışım değişti, artık barlarda sokaklarda tepişmek yerine, daha oturma tabanlı eğlence anlayışlarım var.

Yaşında güzeldi herşey, bitti gitti.

duyuru için konuşayım..yaş ort çok düştü. gidipte 18-19'lukların ergen muhabbetlerini ateşli hayat atarlanmalarını dinlemek istemiyorum.

karı yok hiç.

taksimde falan yapılıyor olmaları ve benim tuzlada çalışıyor/yaşıyor olmam. tuzladan taksim ne kadar sürüyo biliyo musunuz lan :/

zirve mi oluyor?
1 senedir hiç duymadım yahu festival dışında etkinlik.

yaş ortalaması +1.

30 yaş zirvesi mi yapsak? epey varız heralde. 18'lik adama "sen gelme ulan ayı" diyecek halimiz yok tabi de ağırlık merkezi biraz değişmiş olur.

hakıkaten hangi zirveler yapılıyor ki zaten? Zirve kültürümüz kalmadı canım kardeşim. Onlar hep eskidendi ve hakıkaten gidiliyordu. Şimdi ufak, herkesin birbirini tanıdığı 10 kişilik zirvelere de kusura bakmasınlar dışardan kimse gitmez.

yaş festivali dışında 50-100 kişilik zirve hiç olmadı neredeyse 2 3 senedir. Eskide sourberry'ydi, falandı feşmekandı derken bir ton zirve düzenleniyordu.

Her açıdan, hayal kırıklığına uğramamak ve uğratmamak için.


Oh yeah!

30 + zirve olsa duyuru için ben gelirim.

yeni insanlarla tanismaktan hoslanmiyorum pek.

30+ yaş duyuru zirvesi güzel olur. Gelirim valla.

2005-2010 arası düzinelerce zirveye, toplantıya, sözlük aktivitesine katıldım. Yüzlerce insanla tanıştım. Sonuç olarak bu iş benim için doyum noktasına ulaştı ve hatta kusma noktasına da geldi. Bazı şeyler zamanında güzel gibi. Yine de duyuruda aklı başında insanların katılacağı bir şeyler olsa bi düşünebilirdim sanırım.

Uzak

gereği yok, birinin yazdıklarıyla var olması yetiyor şahsen.

Birkaç ay önce tvde kahkaha egzersizi yaptıran bir kadın vardı o zaman. Ama sık sık dalga geçmek için hah hah hah diye şeytani kahkahalar atarım onlar başka.

megri megri

bikaç saat önce şuna çok güldüm:

u1312.hizliresim.com

eksiklik var mı bilemedim. koşuşturmaktan onu düşünmeye vakit kalmıyor. ama her gün kedilerimin şebeklikleri sayesinde az çok gülüyorum :)

www.youtube.com
şu videoda malum kişiyi görüncep patlatmıştım bir kahkaha (görünce anlarsınız=)
ancak çok absürd bir insan olduğumdan olmadık şeylere böyle kahkaha patlatırken iyi bir espiriye gülmeyebiliyorum. o yüzden gülmenin eksikliğini hissetmiyorum sanırım, daha doğrusu bunu düşünmedim. bilemedim çok acaip yani.

düğün dernekten geldim, gerçekten çok güldüm.

az önce de @ kül'ün verdiği linktekine çok güldüm mesela ahaahahaaaaa
bu saatte duyuruda da kimse kalmamış. peeh

esprilerim -bence- çok kalitelidir. normalde espriyi kendim yaptım mı gülmem fakat bazen gerçekten abartabiliyorum. 2 gün önce, yine olayı abarttığım günlerden birinde attım son kahkahamı. 2 gündür hastayım, hasta olmasam eminim aynı şeyleri bugün de yaşardım.

ez cümle, neşe eşiği hayli yüksek bir insan olduğumdan mütevellit asla gülmenin eksikliğini hissetmedim. bundan sonra da hissedeceğimi sanmıyorum. her ne kadar büyük konuşmamak gerekse de...


hayata daha az anlam yüklemeyi, onu daha az önemsemeyi ve toplumsal normları dikkate almamayı öneririm sana.

Bize erkek adam derler, ağlamayız gülmeyiz..

Çohzel şarkıdır dinle.

iki saat önce, film izlerken.

en çok şuna gülmüştüm son zamanlarda:
inciswf.com

satranç +3